Çarşamba, Nisan 26, 2006

mollanesreddin den şekiller

mollanesreddin jurnalından şekiller

SALMAS şehrinin kısa tarihi
Dr. Tohid Melikzade

merkezi Urumiye olan Batı Azerbaycan Otsan bölgesinin 12 şehrinden biri Salmas, kuzeyde Hoy şehri, doğuda Şabestar şehri ve Urumiye gölü, güneyde Urumiye şehri, batıda Türkiye’nin Van iliyle komşudur. Salmas, bir şehir merkezi ve yedi kırsal kazadan oluşur. Şehrin merkezi kuzeydeki dağlardan 20, güneydeki Karnıyarık dağına 10 ve güneybatıdaki Pirçavuş dağına 10 km uzaklıkta bulunan bir yayla üzerinde kurulmuştur. Bölgenin en yüksek dağı Erevil dağıdır. Bundan başka bölgede Kızıldağ, Sarıçiçek, Çimenler, Avgandağ, Palandöken ve Pirçavuş dağları bulunmaktadır. Şehrin yakınında Urmiye gölü bulunmaktadır. Kaynağını Türkiye ve İran arasında doğal sınır görevi yapan dağlardan alan Zolaçay nehri, şehrin güneyde 3 km uzağından geçer ve sulamalı tarıma imkan sağlar.
Şehrin en önemli doğal kaynaklarını alçı taşı (yılda 87 bin ton), kireç taşı (yılda 4 bin ton), mermer taşı (yılda 4500 ton), mozaik taşı (yılda 3 bin ton) oluşturur. Ilıman ve orta derecedeki soğuk ve kuru iklimi kestane, badem ve yabani erik ağaçları için elverişlidir. Ayçiçeği, kabak çekirdeği, şeker pancarı, buğday, arpa, tahıl, elma ve fındık temel tarım ürünleridir. Sanayi, doğal kaynaklara, tarım ürünlerine ve yerel hayvan yetiştiriciliğine bağlı olarak gelişmiştir. Ekonomisi başlıca tarımsal üretime ve hayvancılığa dayanır. Şehrin başlıca tarımsal üretimi buğday, arpa, tütün, yağlı tohumlar ve pancardır. Hayvancılık şehrin iktisadi hayatında büyük bir ekonomik rol oynar. Günümüzde kürk işleme sanayinden başka, Salmas’ta süt ürünleri üretip ihraç eden üç büyük fabrika vardır.
Salmas geçmişte ülkedeki kayısı üretiminin yapıldığı başlıca yeridi. Hüsrev-Abad, Haftevan, Savra, Hanekah ve köhneşehr’deki kuru kayısı fabrikaları İran’daki kuru kayısının esas kaynaklarından birini oluştururdu. Bu fabrikalarda üretilen kuru kayısı Almanya ve Rusya’ya ihraç edilirdi. Şehirde ayrıca mermer, kiremit, manganez ve boraks ocakları vardır. Salmas’ın eldiven ve kilim dokuma gibi el işleri sanayi de vardır.
Salmas’ın nüfusu 1996 yılındaki verilere göre 154.558’dir. 1981 yılındaki sayım ile karşılaştırıldığında (128.000) şehir nüfusunun %8 oranında bir artışa sahip olduğu görülür. Bu nüfusun çoğunluğu kırsal kesimde bulunmaktadır. Ancak, kırsal nüfusun oranı 1981’de %61 iken, 1996 yılında %53’e düşmüştür (83.676 kişi). Buna karşılık 1981’de 50.300 kişi olan şehir nüfusu %47 oranında artarak 72.882’ye yükselmiştir.
Şehrin en önemli özelliklerinden birisi nüfusunun etnik yapısıdır. Bölgede farklı etnik kimliklere sahip topluluklar yaşamaktadır. Bu etnik halita yüzünden her bir kavme ait nüfus tam olarak bilinmemektedir. Ancak bu toplulukları nüfus bakımından önemlerine göre sınıflandırmak mümkündür. Azeri Türkler bölgede nüfus bakımından en yoğun topluluktur. Diğer topluluklar tarafından dilleri “Türkü” olarak adlandırılır.. Salmas’ın Azeri Türklerinin büyük bir kısmı Şii mezhebindendir. Ancak önemsiz sayılamayacak bir kısım Hanefi ve Şafi Sünnilerindendir. Şehrin diğer iki eski toplumunu Ermeniler ve Asurlular teşkil eder. Her ikisi de Hıristiyan dinine mensuptur. Bununla birlikte varlıklarını gecikmiş bir göçe borçlu olan Kürtler daha önceki topluluklardan daha kalabalıktırlar ve Sünni mezhebindendirler. Buna göre bölgede, 5 dilin birbirleriyle ilişki halinde bulunduğu bir toplumsal halita bulunmaktadır: Azeri Türkçe’si. Kürtçe, Ermenice, Farsça ve Asurca.

TARİH
a. İslâmiyet Öncesi Dönemde Salmas
Salmas yöresinde bulunan buluntular bu bölgede en eski devirlerde insan yerleşimlerine tanıklık eder. Şehrin güneyinde Tam-Tama ve Davar mağarası adlarıyla meşhur olan mağaralarda 1919 yılında araştırma yapan Prof. Dr. K. S. Koon, Nerandertal ve homosapians insanların yaşadıklarına dair izler bulmuştur. Bu izler insan kemikleri ve avlanmış hayvanların kemiklerinden elde edilmiştir. Mağara ve dağın eteğinde akan çay bu arazinin çok eski zamanlardan beri insanların yaşam yeri olduğunun açık işaretidir. Çayın karşı tarafında da eski insanlardan izler bulunmuştur. Bu eserler taş ve kayalara kazılan resimlerden ibarettir. Hatta bu resimlerde ocak yeri de göze çarpmaktadır. Bunlara Karnıyarık ve Kazım taşlarında da rastlanmaktadır. Bu eserler büyük ihtimalle 3000 yıl önce Azerbaycan ve Anadolu’nun doğusunda hâkim olan Urartulara aittir. Bilindiği gibi Urartuların Van (Tuşpa) şehrinden sonra Salmas bölgesinde bulunan Olku (Olho) şehri Urartuların ikinci şehri sayılırdı. Acvac’daki resimlerin ise en az 10.000 yıl önceye ait olduğu sanılmaktadır. Bu resimlerdeki hayvan figürleri genellikle uzun boynuzlu dağ keçileridirler. Dağ keçilerinin bedenleri normal hayvan bedenidir ama bazen bedenler bir çizgi gibi de çizilmiştir. Bu çizgilerin yanında tren rayı gibi çekilen çoklu izler de görünür. Bu çizgilerin ilk insanlar tarafından çekilip çekilmediğini bilmiyoruz. şayet bu çizgiler ilk insanlara ait ise, bölgenin tarihi orta paleolitik devre kadar gitmektedir. Bu devirden hemen sonra kaya resimleri mağaralar içinden dışarıya taşınmıştır. Bu da Güney Azerbaycan’da eski ve yeni taş devirlerinde ilk insanların yaşadığını göstermektedir[1].
Salmas yakınındaki Kültepe’de dünyadaki en eski kitlesel insan yerleşimlerinden birinin izleri bulunmuştur. Bu bölgedeki buluntular hakkında kayda değer olan şey, bu eski köyün MÖ 7.000’lere kadar gitmesidir. Bu bölgede bulunan Absidani taş parçaları üzerindeki pullar ve şekiller eski çağlardaki bu gelişmiş köyün Urmiye gölü bölgesinde bıçak, ustura ve diğer kesici aletler üretiminde önemli bir merkez olduğunu göstermektedir. Taş tabaklar, çeşitli taş alet ve edevat buluntuları, ahalinin gıda maddelerini temin konusunda bu toplumda pek çok tarımsal faaliyetin olduğunu göstermektedir. Bunların üzerindeki koyu gri çanak çömlek resimleri ve bölgede bulunan diğer pişirilmiş çamur maddeler Nahcivan’da bulunmuş olup Tunç Çağı’nda MÖ 2.900 tarihine giden aynı çeşit şeylerle eşleşmektedir. Ayrıca, Kültepe’nin yukarı tabakalarında bulunan deliller MÖ 6.000, 5.000 ve 4.000’de sırasıyla Sulduz Nakadeh bölgesindeki Hacı Firuz ve Dalama kültürleri ile Nahcivan özerk Cumhuriyeti’ndeki eski Tunç Çağı kadar eski olan üç kültür çağının gelişmesiyle ilgili deliller sunar. Bu tepenin büyük kültürel değerine rağmen, tepedeki kültürel ve tarihi yönden değerli tabakalardan herhangi biriyle ilgili bugüne kadar ciddi bir çalışma yapılmamıştır. Bu bölgedeki diğer bir kayda değer nokta, kimileri 5 kg gelen büyük Absidani taş parçalarının bulunmuş olmasıdır. Kalıcı bir köy olarak nitelendirilebilecek olan ortadoğudaki en eski insan yerleşimi Irak’ta, Mezopotamya’da bulunmuştur. Burası, kültürel özelliklerinden dolayı Kültepe’den daha eski bir yerdir.
Tarihi kaynaklara göre Huriler, dört bin sene önce Azerbaycan ve Doğu Anadolu’da devlet kurmuşlardır. Salmasın Heftvantepesinde bulunan eserlerin bir kısmı bu medeniyete aitttir. Bölgede bulunan başka medeniyet ise Guttiler ve Urartulardır. Urartular zamanında Salmas’a Olho denirdi. Şehir, Urartular döneminde memleketin ikinci başkenti sayılıyordu. Birinci kent ise Türkiye’de Van kenti idi. Salmas’ta Urartular dönemine ait bir hayli eser bulunmuştur. Salmasın ve Batı Azerbaycan’da bulunan eski sulama kanallarının aslı o döneme aittir[2]. Olho kenti, Asurlular tarafından M.Ö. 7. asırda ele geçirildi.Asların burada yaşamalrı bölgesel toponimlere göre mühtemeldir. Eski Asur hikâyelere göre Salmas ilk olarak MÖ 3.000’de Asur hükümdarı 3. Salmansar idaresinde kuruldu. Burası daha çok Babillilerle dost ve müttefik kabilelerin saldırılarına karşı bir istihkâm olarak kullanıldı. Zaman içinde hisar tedricen şehre dönüştü ve telaffuzunu kolaylaştırmak için ismi de Salmasar’dan Salmas’a kısaldı. Bir süre sonra da bölgede Med imparatorluğu kuruldu. Bölgenin Azerbaycan kavimlerinin kurduğu Med imparatorluğu bünyesine dâhil olduğunun en açık işareti, Moğancık adlı bir yerin varlığıdır. Medlerin din adamlarına Moğ denirdi. Kuşkusuz bu ad Moğlarla ilişkilidir.
Bugün Salmas’a yakın bir yerde, Zincir Kale denilen bir tepenin üstünde, ‘Kad Kapıcısı’ tarafından inşa edilmiş, içinde Sasani dönemine kadar giden bazı taş tabletlerin bulunduğu eski bir bina vardır. Yerel halkın üzdaği dediği bu tabletlerde taşların üzerine Sasani şahları Erdeşir ve Şahpur atlarını sürerken ve Ermeni kralları onların önünde diz çökmüş haliyle resmedilmişlerdir. Bazı tarihçiler bu ve benzer delillere dayanarak Salmas’ın Perslerce fethini Sasani hükümdarları Erdeşir veya Şahpur’a atfederler. Bu tabletlerden başka, Göverçin Kale’de başka ilginç buluntular da ele geçmiştir. Köhneşeher adlı bir köyün yakınlarında Miri Hatun (Arganûn Ağa’nın kızı) adıyla bilinen kerpiçten yapılma bir kule vardır ki, burada da eski tarihli bir tablet bulunmuştur. Salmas'ın Haftevan köyü eski zamanlarda Pers ve Azerbaycan-Ermenistan rahiplerinin başkenti olmuştur.
Bu dönemin başka önemli olaylarından birisi Saka Türklerinin bölgeye gelmeleridir. Sakalar, M.Ö. 7 asırda bölgede bulunmuştur. Tarihi kaynaklara göre Salamas’ta bulunan Kırklar adası (Kazımhan Taşı) Efrasiyab’ın tutuklandığı yerdir.
Araplar Azerbaycan’a girmeden önce Hazar Türkleri de Azerbaycan’a ve Salmas’a gelip yerleşmişlerdir. Bölgede bulunan Höder kalesi Hazarlardan kalma bir kaledir.

b.İslamî Dönemde Salmas
Araplar, 640 yılında Sasanî imparatorluğunun Otbetebne Farged Salmas; Hoy ve Urmiye gibi şehirlerini zapt etti. Bundan üç sene sonra da Sasaniler çöktü.[3] Salmas, İslamî dönemde Azerbaycanın en kanlı isyanlarından birisine yani Babek ayaklanmasına tanık oldu. Tarihçiler Salmas’da bulunan Babkan köy adını Babek’den alınma biliyorlar.[4] Azerbaycan ve onun bünyesinde bulunan Salmas kenti İslamiyet döneminde İslam medeniyetinin gelişmesinde önemli rolü olmuştur. Bölgede birçok âlim yetişmiştir.[5] O devirlerde bölgeden geçen seyyahlar, Salmas’dan ve onun ihtişamlığından bahsetmişlerdir. İbn Havkal, Salmas kalesinden bahsetmiş ve taştan yapılmış duvarından düşmanlar karşısında önlem aldığını söylemiştir.[6] Mukaddesî; İbn Hurdadbeh gibi coğrafyacılar da Salmas hakkında aynı bilgileri sunmuşlardır. El-Mukaddesi seyahatlerini anlatırken bu şehri pazarları ve taş camisi ile över. Öte yandan daha sonra Yakub Hamuri Salmas bahsinde burayı bir şehrin viranesi olarak tarif eder. Hamdullah Mustavfi şehrin çevresindeki surların Gazan Han idaresinde onarıldığını yazar. Nüzhetü’l-Kulûb adlı kitabında Mustavfi şöyle yazar: “Salmas dört mülk’tendir. Uzunluğu Haledat adasından veya Hate Yad’dan ve genişliği ‘Lozm’ ekvatorundan itibaren gelir. Burası harap olmuş surları bulunan bir şehirdir. Kent Melik Hacı Alişah Tebrizi’nin üst düzey bir nazırının emriyle kurulmuştur. Salmas'ın çevresi 8,000 fittir ve iklimi oldukça serindir.
Dokuzuncu asırda Oğuz Türklerinin Azerbaycan’a gelişi, Türklerin bölgedeki nüfusunu daha fazla zenginleştirdi. Oğuzların Yıva; Bayat; Kayı ve Avşar boylarından topluluklar Salmas’a geldiler. Bu dönemde Haçlıların savaşlarının meydana gelmesiyle Salmas ve Azerbaycan’ın batı bölgeleri savaş cephesinin arka cephesi olarak kullandı. Bu savaşlarda Salmas çok zarara uğradı. 1240’de Moğolların eline geçmesiyle bölge, daha büyük bir yara aldı. Halkın büyük bir kısmı bölgeyi terk etti. Yüz sene sonra İlhanlılar döneminde Salmas, Taceddin Alişah sayesinde onarıldı. Salmas’da su kanalları ve köprüler yapıldı ve Salmas kalesi yeniden inşa edildi. Salmaslılar ise yavaş yavaş bölgelerine geldiler. İlhanlılar döneminde Salmas önemli siyasi ve ticari bölgelerden sayılırdı. Urmiye gölünde bulunan Telak kalesi (şimdiki Kazımhan kalesi) Hülagü’nün Bağdat’tan getirdiği hazinelerin saklandığı ve korunduğu yerdi. Hülagü öldükten sonra onun hazineleri ordusunun eline geçti ve dağıldı.[7]
İlhanlılardan sonra bölgede Emir Timur hükümeti başladı. Uzun Hasan ve Akkoyunluların hâkimiyetinden de Salmas’da kaleler hâlâ durmaktadır. Bu kalelerin bir kısmında uzun Hasan adıyla yazılar bulunuyor. Tabii Akkoyunlu ve Karakoyunluların Azerbaycan’da hâkimiyeti daha sonra kurulacak Safevî imparatorluğunun daha küçük şekli gibi algılamak doğru olabilir. Çünkü Safevîlerin hâkimiyeti altında toplanan Türk boyları Akkoyunlu ve Karakoyunlu hâkimiyetinde önemli roller oynamışlardır.
Safevî iktidarı döneminde Salmas, Safevî-Osmanlı savaşları sırasında tamamen tahrip oldu. Bölge halkı Azerbaycan’ın başka bölgelerine göç ettiler. Şah Abbas zamanında Lek topluluğu, Salmas’a yerleştirildi. Bu halkın Salmas’a gelip yerleşmesi, bölgede yerli Türk nüfusunun artmasına sebep oldu. Bugün de Lek Türklerinin büyük bir çoğunluğu Salmas’ın Lekistan bölgesinde yaşamaktadır. Leklerin kökeni Kaşkaylara dayanmaktadır[8]. Bu dönemin en bariz olaylarından birisi Celalî isyanlarıdır. Söylentilere göre bu dönemde Köroğlu, Salmas bölgesine gelmiş ve şehre yakın Höder kalesi’nde kalmıştır. Köroğlu kalesi, Salmas’ın Küresünli bölgesinde hala ayakta durmaktadır. Bu kale Kacarlar tarafından da kullanılmıştır. Bu dönemde olduğu anlaşılan bir diğer gelişme de Salmas ve Azerbaycan’ın batı bölgelerine Giresun da yaşayan Çepni boyundan bir takım insanlar gelip yerleşmesidir. Salmas halkı onlara Giresun’dan geldiklerinden dolayı Küresünlü dedi. Küresünliler sünni inanca sahip Türklerdendirler. Konuşma tarzı ve folklorları Azerilere aynıdır ve musikileri Anadolu halk musikisine benzer.
Osmanlı sultanı IV. Murad’ın Revan seferi esnasında Osmanlı ordusu Salmas’ı da aldı fakat burada birkaç günden fazla kalamadı. Safevî-Osmanlı savaşlarında Salmas kalesi büyük zararlara uğradı. Dönemin tarihçileri ve coğrafyacıları bu meseleye işaret etmişler. Bu dönemde bölgeye gelen iki Osmanlı coğrafyacısının varlığından haberdarız: Kâtib Çelebi ve Evliya Çelebi. Her ikisi de eserlerinde Salmas hakkında bilgi vermektedirler. Kâtib Çelebi’nin verdiği bilgiler coğrafî tanımlamadan ibarettir[9]. Azerbaycan’ı ve bu arada Salmas’ı ziyaret eden Evliya Çelebi’ye göre şehrin ilk kurucusu Büzürcümihr’dir. O şehre Dilmast! adını vermiştir. Hulâgû’nun şehri yerle bir etmesinden sonra Cihan Şah’ın veziri Salmas tarafından şehir yeniden kurulmuş ve bundan sonra Dilmast yerine Salmas ismi şehri tanımlamak için kullanılmıştır. Evliya’ya göre Salmas, “selâm esen kalesi” demektir. Yukarıda söz konusu olan taşları gören Evliya Çelebi, bunları “Emr-i hâzâ’s-sûrü’l-metîn bi-eyyâm-ı Tâceddîn-i âlîşân ve binâ-yı Hâce Nakdî-i Mıkrîzî” diye okumuştur.
Evliya’ya göre şehirde 3000 hane vardır. Şehir dokuz mahalleden oluşmaktadır. Dördü Acem Sünnî Müslümanlardır. Beş mahallesi ise Gökdolak Ermenileridir. 2.000 asker ve 500 dizçöken nökerlerinden de bahseden Çelebi, halkının çoğunun “esb-süvâr” olduğunu yazar. Şehrin merkezinde üç camii vardır. Ona göre hanları, hamamları, süslü dükkânları ve kahvehaneleri ile oldukça hoş bir şehirdir.[10]
O dönemde Salmas adı sadece bölgeye denildi. Revan seferi, Osmanlı-Sefevi mücadeleleri sonrasında kentten hiç bir eser kalmadı. Yaklaşık yüz sene sonra Hoy hanı Ahmet Han Dünbülü Dilman kasabasının etrafına duvar çekti ve Salmas mahallinin merkezi ilan etti.
Azerbaycan Kaçarlar dönemi ile huzura kavuştu. Osmanlı Devleti ile olan mücadeleler bu dönemde sona erdi. Bu istikrardan dolayı Osmanlı ile ticaret en üst düzeye vardı. Salmaslılar Azerbaycan’ın en zengin insanları oldular. Rus-Kaçar savaşları esnasında Salmas, Ruslar tarafindan işgal edildi. Abbas Mirza’nın çabalarıyla Salmas Ruslardan kurtuldu.
Kaçarlar döneminde en önemli olaylarından birisi de meşrutiyet inkılâbının oluşudur. Salmas Tebriz ve Tahran gibi büyük kent olmasa da Salmaslılar ticaret sayesinde komşu ülkelere gidip yeni düşünce tarzlarını öğrenmişlerdi. Hatta Said Salmasî gibi insanlar İttihad ve Terakki partisine üye bile olmuşlardı. Mirza Said’in faaliyetleriyle İttihatçıların tanınmış simalarından Halil Paşa, Yakup Cemil, Mustafa Necip, Ömer Naci önderliğinde 30 kişi İstanbul’dan Azerbaycan’a gitmek istiyorlardı. Amaçları bölgeye hürriyet getirmekidi. Bunun için Trabzon’a, oradan da Erzurum’a vardılar. Halil Paşa Azerbaycan’a ulaşmadan önce Doğu Beyazıt’ta yaşayan Elat liderlerini kazanmak için o tarafa gitti. Kalanlar ise Vana gittiler. Halil Paşa’nın da gelmesinden sonra hep birlikte Salmas bölgesinin merkezi Dilman’a ulaştılar[11]. Dilman’da halk tarafından karşılandılar. Bölgede silahın az olmasından dolayı Ömer Naci silah ve fişek getirmesi üçün tekrar Van’a gönderildi. İttihatçılar iki gün Salmas’da kaldıktan sonra 1909 Şubat’ında istibdat ve azadlık hududu olan Hoya hareket ettiler. Hoy halkı Salmas ve İttihadçılardan oluşan orduyu sevinçle karşıladı. Bu ordunun önderleri önce Hoya toplanan mücahitlerin yetiştirilmesi ile meşgul oldular. Bir süre sonra meşrutiyetçilerle istibdatçılar arasında savaş başladı. Başkale valisi de atlılarıyla birlikte bu savaşa katıldı ve nihayet meşrutiyetçiler galip geldiler. Ancak bir süre sonra Mirza Said Salmasî öldü. Azerbaycan’da ittihatçı yapılanmada önemli rol oynayan Mirza öldüğünde 21 yaşında idi.
Osmanlı-Rus savaşları, I. Dünya Savaşı ve sonrasındaki gelişmeler Salmas’ı ciddi şekilde etkiledi. Şehir büyük hasara uğradı. Kacar Hanedanının kurucusu Ağa Muhammed Han da, Ermenistan işgalinden sonra Salmas’a girmiş ve burada bir müddet kalmıştır. Şah Abbas döneminde Salmas hem barışı korumaya hem de ekonomik açıdan büyümeye çalışmıştır. Bu siyasi ustalığı ile Ermenileri ve etraftaki köyleri şehre getirtmiş ve üstelik aralarında bulunan meseleleri çözümlemiştir. Hatta Haftevan Kilisesi'nin onarımını emretmiş ve burasını Ermeni yetkililerin bakımına vermiştir.
Birinci dünya Savaşında Azerbaycanlılar, Osmanlı yanlısı olarak Ruslara karşı mücadeleye başladılar. Aslında bu mücadele 1905’lerden yani İttihatçıların Azerbaycan’daki faaliyetleri ile ortaya çıkmıştı. Rusların Asurî ve Ermenilere destek vermesi de bu sorunun büyümesine yol açtı. Misyonerlerin de Ermeni ve Nesturileri eğitmesi, onları bir vatan kurma düşüncesine yönelmiştir[12]. Melikzâde Tohid, Osmanlı sınırları içinde yaşayan Ermenileri ayaklandırmak için gönderilen silahların sevkiyat merkezinin Salmas olduğunu yazmaktadır[13].

c. 20. Yüzyılın Başlarında Salmas
I. Dünya Savaşı başlayınca Salmas Rusların eline geçti. Osmanlı ordusunun Salması zapt etme çabaları sonuç vermedi. 1915 yılında Osmanlı Nesturileri resmen ayaklandılar ve devlete karşı silahlı mücadeleye başladılar. Osmanlı ordusu karşısında bozguna uğrayan Nesturiler, Rus ordusunun yardımı ulaşamayınca çekilmek zorunda kaldılar. Rus ordusunun bulunduğu Batı Azerbaycan bölgesine gittiler. Bu halka Azerbaycanlılar “cilo” veya “celo” olarak adlandırmaktadır. Halk celolara yardımı esirgemedi. Fakat Celolar, Ruslar bölgeyi terk edince onların yerini alıp Urmiye ve Salmas’ta yaptıkları soykırımla Batı Azerbaycan’ı ele geçirdiler. 6 ay süren bu katliam ve istila, Osmanlı ordusunun Halil Paşa kumandasında Azerbaycanlıları Ermeni ve Nesturilerin elinden kurtarmak amacıyla gelmesi sona erdi. Cilolar, İngiliz ordusunun yardımıyla Bağdat’a kaçtılar. Bu olaylar Azerbaycan halkı tarafından ciloluk olayları olarak adlandırılır. Bu olaylar sırasında Salmas’da ve Urmiye’de yaklaşık 150.000 kişi katledildi[14].
Mayıs 1919’dan itibaren yaşanan otorite boşluğundan dolayı Simko adlı Şakak aşiret başkanı liderliğinde Kürtlerin ayaklanması başladı. Kısa bir sürede Azerbaycan’ın batı bölgesi Kürtlerin eline geçti. .Aralık 1919’da Salmas’ın doğusunda bulunan Lekistan bölgesi Kürtlerin eline geçti. Bu olaylar sırasında 2500 Salmaslı katledildi. Soykırımdan kurtulanlar ise Tebriz’e kaçıp kanlı olayları kamuoyuna duyurdular. Şubat 1920’de Azerbaycan ordusu, işgal edilmiş Salmas şehrini kurtardı. Simko devletle barış antlaşması imzaladı. Azerbaycan’ın batı bölgelerinde bu kanlı ve acı olaylar olurken Tebriz’de ise Hıyabanî ayaklanması başladı. Tahran’dan atanan valiler geri dönmek zorunda kaldılar. Bu ayaklanma ile Azerbaycan’da Azadistan devleti kuruldu.
1922 yılında, söz konusu Kürtler, Ermeniler ve İran Devleti arasında mücadeleler baş gösterdi. Bu sürede Küresünnilerde boş durmadılar. Kendi mal, can ve namuslarını korumak için silahlandılar. Bu sırada Küresünnilerin ileri gelenleri Küresünni bölgesinin merkezi olan Sılav köyünde toplanmışlardı. Bu hareketin önderlerinin İran devletinden tek istekleri Simitgoyı mağlup edilmesiydi. İran devleti ise, devletten başka bir güç istemiyordu. Bu yüzden Küresünnilerinin silahlı kalmalarını doğru bulmamıştır. İran askerî komutanları tarafından Hasan Salmasî aracılığıyla Küresünni liderlerinin bulunduğu Sılav köyune bir mektup gönderilmiştir. Mektupta silahlarını teslim etmeleri ve devlete bağlılıklarını bildirmeleri istenmiştir. Bu süreçte İran ordusu da Sılav bölgesini kuşatmıştır. İranlıların Küresünnilerine uyguladığı baskı ve katliam sonucu bir büyük Küresünni aşireti Türkiye’nin doğusuna göç etmek zorunda kalmıştır.
Salmas, Kacar hanedanı döneminde önemini kaybetmiştir. Bölgenin yakınındaki Dilmaqan adlı köye daha fazla önem verilmiştir. Ancak 1930 yılındaki büyük bir depremde hem Salmas, hem de Dilmagan tamamen harap olmuş ve 4.000’den fazla kimse hayatını kaybetmiştir. Bu depremde Salmaslılardan yaklaşık 2.500 kişi vefat etmiştir. Ancak iki ay sonra harabeye dönmüş bölgede yeni bir şehir inşa edilmiştir. Bu yeni şehrin adı Şahpur koyulmuştur. 1945 Azerbaycan Millî Hükümeti döneminde şehrin ismi tekrar Salmas olmuştur. Azerbaycan hükümetinin ömrü uzun sürmemiştir. Bir sene sonra Şah ordusu Azerbaycan’ı zapt edince şehrin ismi de tekrar Şahpur olarak değiştirilmiştir. Ancak bu isim de kalıcı olmamış ve 1979 Humeyni devrimi sonrasında şehrin adı Salmas’a çevrilmiştir. Şimdiki salmasın yaklaşık 80 bin civarında nufusu vardır. Bu nufus köylerde yaşayan halkın mufusuyla 150 bine varmaktadır.
[1]Melikzade; Tohid; Salmas ve Azerbaycanın Batı bölgelerinin on bin senelik tarihi ; Tbriz ; 2006 S; 40
[2] Diyakonov: tarihi Mad ; tahran ; 1358; s; 239
[3] Belazeri; futuhuolboldan:Tahran 1340 s 90
[4] Nefisi; Said: Babek delavere Azerbaycan; Tahran; 1967; s: 214
[5] Melikzade; salmas s;76
[6] İbni Hovkel; Suretolarz; tahran; 1989 ; s; 85
[7] Melikzade;salmas s; 231
[8] Melikzade;salmas s; 322
[9] “Salmas yetmiş dokuz derece tûl otuz sekiz derece ‘arzda Tebriz’den garba aher-hod Azerbaycan bir şehirdir Hoca Alişah-ı Tebrizî burasını yapmış idi gerü harab oldu havası serde mâ’il suyu Kürdistan dağlarından gelür ve Tebriz gölüne dökülür vafîr bağları vardır iyi üzümü olur gullesi ve hububatı dahi vâfirdir hukûk-ı divaniyesi otuz dokuz bin dinar yazılır.” Kâtib Çelebi, Kitâb-ı Cihânnümâ, Müteferrika Matbaası, İstanbul 1145 (1732), s.485.
[10] Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi IV (hz. Y. Dağlı, S. A. Kahraman), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2001, s.193-194.
[11] Halil Kut, Bitmeyen savaş , istanbul 1972, s:59
[12] Melikzade; Tohid; Birinci dünya savaşında Azerbaycan ; Tebriz 2006; s; 23
[13] Melikzade; Tohid; Salmas ve Azerbaycanın Batı bölgelerinin on bin senelik tarihi ; Tbriz ; 2006 S; 325
[14] Melikzade; Tohid;; Azerbaycan birinci dünya savaşında yahut celoluk faciası; Tebriz 2005; s; 230